İçeriğe geç

Güvenlik kelimesi Türkçe mi ?

Öğrenmenin Dönüştürücü Gücü ve “Güvenlik” Kelimesinin Yolculuğu

Bir eğitimci olarak, öğrenmenin insanı dönüştüren en güçlü araç olduğuna inanırım. Her yeni bilgi, zihnimizde bir pencere açar; bazen o pencereden içeriye ışık dolar, bazen de tozlu bir geçmişin izleri. “Güvenlik” kelimesi üzerine düşündüğümüzde de aslında bu pencerenin iki tarafına bakarız: biri dilin köklerine, diğeri ise kelimenin bizde uyandırdığı duyguya. Peki, “güvenlik” kelimesi Türkçe midir? Bu soru sadece dilbilimsel bir merak değil; aynı zamanda öğrenmenin, kimliğimizle ve kültürümüzle nasıl bir bağ kurduğunu sorgulatan pedagojik bir yolculuktur.

“Güvenlik” Kelimesinin Kökenine Dair Bir Yolculuk

Dil, kültürün aynasıdır. Her kelime, tarih boyunca yaşanmış deneyimlerin, duyguların ve düşüncelerin bir yansımasıdır. “Güvenlik” kelimesi, köken olarak Türkçe “güven” sözcüğünden türetilmiştir. “Güvenmek” fiili Eski Türkçe’de “küven-” biçiminde geçer ve “inanmak, bağlanmak” anlamına gelir. Bu kökten türetilen “güven” isim hâline dönüşmüş, sonrasında ise “-lik” eki eklenerek “güvenlik” biçimini almıştır. Yani “güvenlik” tamamen Türkçe bir kelimedir.

Ancak bu dilbilgisel gerçek, bizi daha derin bir pedagojik düşünceye götürür: Bir kelimenin kökenini bilmek, sadece bilgi edinmek değil, aynı zamanda kültürel farkındalık kazanmaktır. Çünkü dil öğrenimi, sadece kelimeleri değil, o kelimelerin taşıdığı tarihî ve duygusal yükleri anlamayı da içerir.

Öğrenme Teorileri Bağlamında Dil ve Anlam

Öğrenme teorileri açısından bakıldığında, bir kelimenin kökenini araştırmak bilişsel öğrenme süreçlerinin aktif bir örneğidir. Bloom’un taksonomisine göre, “bilmek” öğrenmenin ilk basamağıdır; ancak “anlamak” ve “uygulamak” basamaklarına geçmek, öğrenmeyi kalıcı hale getirir. “Güvenlik” kelimesinin Türkçe olduğunu öğrenmek, bilgiyi edinmektir. Fakat “neden böyle türemiştir?” sorusunu sormak, anlamı içselleştirmektir.

Sosyokültürel öğrenme kuramına göre ise (Vygotsky), bilgi bireysel değil, toplumsal bir süreçtir. Bir kelimenin anlamını konuşarak, tartışarak, hikâyelere dönüştürerek öğrenmek, öğrenmeyi paylaşılabilir bir deneyime dönüştürür. “Güvenlik” sözcüğünü çocuklara sadece “tehlikeden uzak olmak” olarak öğretmek yerine, “güven duygusunu nasıl inşa ederiz?” sorusuyla ele almak; eğitimi yaşamla bütünleştirir.

Pedagojik Yaklaşımlarda Dilin Rolü

Pedagojik olarak dil, öğrenmenin hem aracı hem de nesnesidir. Yapılandırmacı öğrenme yaklaşımına göre, öğrenci bilgiyi pasif biçimde almaz; kendi deneyimlerinden hareketle anlam üretir. “Güvenlik” kelimesi üzerine yapılan bir ders, öğrencilerin sadece kelime bilgisini değil, aynı zamanda toplumsal değerleri anlamalarını da sağlar.

Örneğin:

– “Kendini güvende hissettiğin bir ortam nasıl olurdu?”

– “Güven duygusunu kaybettiğinde neler hissedersin?”

– “Toplumda güvenliği sağlamak bireylerin mi, kurumların mı sorumluluğudur?”

Bu sorular, öğrencinin bilişsel düzeyini duygusal farkındalıkla buluşturur. Çünkü güvenlik, sadece fiziksel bir koruma hali değil; duygusal bir denge, toplumsal bir sorumluluk ve ahlaki bir değerdir.

Bireysel ve Toplumsal Öğrenme Perspektifinden “Güvenlik”

Bireysel öğrenmede “güvenlik” duygusu, öğrenmenin temel koşuludur. Bir çocuk kendini güvende hissetmediği bir ortamda ne kadar bilgiye maruz kalırsa kalsın, öğrenme süreci sağlıklı işlemez. Eğitim psikolojisi bize gösterir ki, güven hissi bilişsel gelişimin önkoşuludur.

Toplumsal düzeyde ise “güvenlik” bir değer olarak paylaşılır. Toplumlar, ortak güven duygusu etrafında dayanışma kurar; eğitim sistemleri de bu değeri bireylere kazandırmakla yükümlüdür. Bu nedenle “güvenlik” kelimesinin Türkçe oluşu, sadece dilsel bir kökene değil, kültürel bir sürekliliğe de işaret eder.

Sonuç: Öğrenmek, Güvenmeyi Öğrenmektir

“Güvenlik” kelimesinin Türkçe olduğunu bilmek, sadece bir dilbilgisi bilgisi değildir; aynı zamanda kimliğimizi, kültürümüzü ve değerlerimizi anlamanın bir yoludur. Çünkü öğrenme, bizi sadece bilgiyle değil, aidiyetle de buluşturur.

Bir eğitimci için asıl soru şudur: Öğrencilerimize sadece kelimelerin anlamını mı öğretiyoruz, yoksa o kelimelerin taşıdığı duygusal ve kültürel derinliği de hissettiriyor muyuz?

Ve siz, bu satırları okurken kendinize şu soruyu sorabilirsiniz:

“Ben gerçekten öğrendiğim kelimelere güveniyor muyum, yoksa onları sadece ezberliyor muyum?”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
vd.casinosplash